Mirasbırakanın Borçlarından Sorumluluk
- Av. Hatice Kübra Karadağ
- 21 Eki 2023
- 13 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 Eki 2023
Miras hukuku; gerçek kişinin vefatı sonrası özel hukuk ilişkilerinin, hak ve borçlarının akıbetini belirleyen hukuk dalıdır. Ölümden sonra mirasbırakan (müteveffa) sıfatını alan gerçek kişinin sağ iken hakları bulunduğu gibi borçları da bulunmaktadır. Külli halefiyet gereği bir kabul beyanı aranmaksızın mirasçılara geçen borçlardan; kim, neden, nasıl ve ne kadar süre ile sorumlu olacağı konularının inceleneceği bu çalışma ilgilisi olan herkesin faydasına sunulmakta ve her hukuki konuda olduğu gibi bu konuda da alanında uzman ve yetkili bir avukatın rehberliğinde süreci yürütmenizi tavsiye etmekteyiz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 599. Maddesinde benimsenen ''külli halefiyet prensibi'' uyarınca mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile birlikte mirası bir bütün olarak ve kanun gereğince kazanırlar. Mirasbırakanın ölümüyle birlikte, miras yolu ile intikali mümkün olan tüm haklar ve aynı zamanda borçlar herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, bir bütün olarak mirasçılara geçer. Mirasçılar, mirasbırakanın intikale elverişli tüm borçlarından, kural olarak kendilerine intikal eden terekeyle sınırlı olmaksızın kişisel malvarlıklarıyla ve müteselsilen sorumlu olurlar.
Bu sorumluluk mirasın açılması anında başlar. Ancak alacaklının mirasçı aleyhine talepte bulunabilmesi, kanunda mirasın reddi için tanınan süre içerisinde mirasçı tarafından mirasın reddedilmemesine bağlıdır.
Türk Medeni Kanunu mirasçıları, mirasbırakanın borçlarından değil terekenin borçlarından sorumlu tutmuştur. Tereke borçları kavramı mirasbırakanın borçları kavramından daha kapsamlı bir ifadedir. Zira mirasbırakanın ölümünden sonra terekeye ilişkin olarak ortaya çıkan ve murisin borcu diyemeyeceğimiz defter tutma, mühürleme, cenaze giderleri, mirasbırakan ile beraber yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin 3 aylık bakım giderleri gibi masraflardan da mirasçılar sorumlu olacaktır.
Mirasçıların, mirasbırakanın borçlarından müteselsilen ve tüm malvarlıklarıyla şahsen sorumlu olmaları, alacaklıların menfaatini korurken, dış ilişkide alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olan mirasçı için ekonomik açıdan ciddi tehdit oluşturabilmektedir. Bu durumu dikkate alan kanun koyucu, müteselsil ve şahsi sorumluluk karşısında mirasçıları korumaya yönelikte bir takım düzenlemelere yer vermiştir.
Mirasbırakanın Borçlarından Kim/Kimler Sorumludur?
Türk Medeni Kanunu madde 599/2ye göre mirasçılar mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olur. Mirasbırakanın borçlarından yasal mirasçılar sorumlu olduğu gibi atanmış mirasçılar da sorumludur.
Mirasçı Olmaya Ehil Olmak Ne Demektir?
Mirasbırakanın borçlarından sorumlu olabilmek için temel koşul mirasçı olmaktır. Mirasçı olabilmek için mirasın açıldığı anda mirasa ehil olmak, mirastan yoksun olmamak ve sağ olmak gerekir. TMK'nın 577. maddesinde hak ehliyeti başlığı altında düzenlenen mirasçılık ehliyeti, hak ehliyetinin miras hukukundaki görünümü olup, hak ehliyetine sahip olan herkes, mirasçı olmaya ehildir.
Mirasa ehil olabilmek için kural olarak mirasbırakanın ölümü anında sağ olmak gerekir. Bu kuralın istisnasını ceninin mirasçılığı ve TMK m.583'de düzenlenen art mirasçı tayini oluşturmaktadır. Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır.
Külli halefiyet prensibinin bir sonucu olarak, kural olarak mirasbırakanın mutlaka en az bir külli halefi bulunmaktadır. Külli halef gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Devlet ise son külli haleftir.
Mirasçıların Alacaklılara Karşı Kişisel Malvarlıkları İle Sorumluluğu
TMK'nın 599/II. Maddesine göre, mirasçılar alacaklılara karşı mirasbırakanın borçlarından tüm mal varlıkları ile şahsen sorumludurlar. Anılan düzenlemede mirasçıların alacaklılara karşı tereke mallarının yanında kişisel mal varlığıyla sorumlu olacağı kuralı kabul edilmiştir. Mirasçılar murisin; sözleşmeden, sebepsiz zenginleşmeden, haksız fiilden, tereke ile ilgili defter tutmadan, terekenin mühürlenmesinden, mirasın yönetiminden doğan borçlarından, işlemiş ve işleyecek faizlerinden şahsen sorumludurlar. Mirasçıların kişisel sorumluluğu, ancak mirasın kabulü veya ret süresinin geçmesi, yani mirasçıların mirası kesin olarak kazanmaları ile başlar. Buna göre mirasçılar mirasbırakanın borçlarını terekenin aktifleri ile karşılayamasalar dahi bu borçlardan şahsi mal varlıkları ile sorumlu olurlar.
Mirasçıların terekenin borçlarından kişisel sorumluluğundan söz edebilmek için, mirasın kesin olarak kazanılmış olması gerekir. Mirasçılık sıfatını herhangi bir sebeple kazanamayan kimse mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmaz.
Kanunda mirasçıların mirasbırakanın borçlarından şahsen sorumlu olması kuralının istisnaları öngörülmüştür. Bunlardan biri mirasın resmi tasfiyesidir. TMK'nın 632/III. Maddesine göre resmi tasfiye halinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmaz. Mirasbırakanın borçlarından şahsen sorumlu olma kuralının bir diğer istisnası, terekenin resmi defterinin tutulması ve mirasın tutulan deftere göre kabul edilmesidir. TMK'nın 628/I. maddesi uyarınca terekenin resmi defterinin tutulması istenmiş ve miras, tutulan deftere göre kabul edilmiş ise bu durumda mirasçılar yalnızca deftere yazılan borçlardan sorumlu olurlar.
Mirasbırakanın borçlarından sorumluluğuna ilişkin kuralın bir diğer istisnası devletin yasal mirasçı olması durumunda söz konusudur. TMK'nın 631. maddesine göre, devletin yasal mirasçı olduğu hallerde sulh mahkemesince, re'sen, terekenin resmi defteri düzenlenir ve devlet deftere kaydolunan borçlardan sadece tereke ile sınırlı olarak sorumlu olur.
Mirasçıların tereke borçlarından kişisel malvarlıkları ile müteselsil sorumlulukları paylaşmadan sonra da 5 yıllık süre ile devam eder. Hak düşürücü süre niteliğindeki sürenin başlangıç tarihi paylaştırma tarihi ya da sonradan yerine getirilecek borçlar için borcun muaccel olduğu tarihtir.
Mirasçıların Müteselsil Sorumluluğu
Mirasbırakanın birden fazla mirasçısı olması halinde TMK 641. maddesine göre mirasçılar, terekenin borçlarından müteselsilen sorumlu olurlar. Müteselsil sorumluluk ilkesi uyarınca tereke alacaklıları, alacaklarını tek bir mirasçıdan talep edebileceği gibi mirasçıların tamamından da talep edebilir.
Asıl olarak mirasçıların borçlardan sorumluluğu kendi miras payları oranındadır. Ancak müteselsil sorumluluk nedeniyle, kendisinden borcun tamamının ifası istenen mirasçı alacaklıya karşı borçtan yalnızca kendi payı oranında sorumlu olduğu iddiasında bulunamaz. Böylece alacaklı, bütün mirasçılar karşı dava açmak zorunda olmaksızın alacağını elde etme imkanına sahip olmaktadır. Mirasçıların tereke borçlarından sorumluluğu kural olarak mirasın açılmasıyla başlar. Alacağın talep edilmesi için gerekli olan koşulların gerçekleşmesi halinde, mirasın açılmasından itibaren her bir mirasçı tereke borcunu ifayla yükümlüdür. Müteselsil sorumluluğa ilişkin hüküm emredici niteliktedir. Mirasbırakanın müteselsil sorumluluğu kaldırmaya ya da sınırlamaya yönelik yaptığı ölüme bağlı tasarruflar paylaştırma kuralı niteliğinde olup mirasçılar arasındaki rücu ilişkisinde mirasçıları bağlar; fakat dış ilişkide alacaklılara karşı ileri sürülemez. Bu yönde bir ölüme baplı tasarrufa rağmen, alacaklı, mirasçıların tamamına başvurarak borcun ifasını talep edebilir. Borcu ifa eden mirasçı mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufuna uygun olarak diğer mirasçılara rücu edebilir.
Mirasın açılması ile başlayan müteselsil sorumluluğu, mirasın paylaşılmasından önce ve sonra olmak üzere iki kategoride incelemek mümkündür.
Mirasçıların Tereke Borçlarına İlişkin Sorumluluğu
Mirasın Paylaşılması Öncesi Tereke Borçlarına İlişkin Sorumluluğu
Türk Medeni Kanunu m.641/I mirasçıları mirasbırakanın borçlarından değil, terekenin borçlarından sorumlu tutmuştur. Tereke borçları kavramı mirasbırakanın borçları kavramından daha kapsamlı bir ifadedir.
Mirasçıların, murisin borcu olmamasına rağmen sorumlu oldukları borçların ilki TMK m.641/II'de belirtilmiştir. Buna göre TMK m.641/II ;
''Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır.''
Bu tür borçlar, mirasbırakanın borçları gibi terekenin paylaşılmasından önce ödenir. Ayrıca TMK m.641/II'de belirtilen tazminat sadece çocuklar ve torunlar için ödenir.
Mirasçıların, mirasın paylaşılmasından evvel sorumlu olacakları bir diğer hal ise TMK m.507'de öngörülen;
Cenaze masrafları,
Terekenin mühürlenmesi
Yazım giderleri,
Mirasbırakan ile birlikte yaşayan ve onun tarafından bakılan kimselerin üç aylık bakım giderleri de,
tereke borcu olduklarından, mirasçıların bunlardan da müteselsilen sorumludurlar.
Mirasın Paylaşılması Sonrası Tereke Borçlarına İlişkin Sorumluluğu
Mirasın paylaşılması ile mirasçılar arasındaki ilişki hemen ortadan kalkmaz; hak ve yükümlülükler sebebi ile bir süre daha devam eder.
Mirasın paylaşılması mirasçılar için yararlı olsa da mirasbırakanın alacaklıları açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Zira mirasçıların mirası paylaşırken borçları da aralarında paylaşması ile borçların bir kısmı payına düşen mirasçının, ödeme güçlüğü içinde bulunması durumunda alacaklı alacağını almakta zorlanabilir veya alacağını alamayabilir. Fakat bu paylaşım mirasçıları iç ilişkide bağlarken, dış ilişkide alacaklılara karşı ileri sürülemez. Bu gibi durumların önüne geçmek adına kanun koyucu, mirasın paylaşılmasından sonra belirli bir süre daha mirasbırakanın borçlarından, mirasçıların müteselsil sorumlu olacaklarını düzenlemiştir. Bu durumda mirasbırakanın borçlarının akıbetine değinen TMK 'nın 681/II maddesine göre mirasın paylaşılma tarihi veya borcun paylaşım sonrasındaki muacceliyet tarihi itibariyle, mirasçıların müteselsil sorumluluğu 5 yıl daha devam eder.
TMK m.649/III'te mirasçılardan her birinin paylaşımdan önce tereke borçlarının ödenmesini veya güvenceye bağlanmasını talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Ancak mirasçılardan bu yönde bir talep olmadığı takdirde borçlar ödenmeden de miras paylaşımının yapılması mümkündür.
Müteselsil Sorumluluğun Sona Ermesi
Türk Medeni Kanunu'na göre iki durumda mirasçılar arasındaki müteselsil sorumluluk sona erecektir.
Alacaklının borcun bölünmesine rıza göstermesi
Mirasçılar arasında mirasın paylaşılmasına sırasında borcun bölünmesine ilişkin bir anlaşma yapılmış ve alacaklı da bu anlaşmaya rıza göstermiş ise artık mirasçılar alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olmayacaklardır. İlgili borçtan kimin ne oranda sorumlu olacağı mirasçılar arasında yapılan anlaşmaya göre belirlenecektir.
Miras paylaşımının gerçekleştiği tarihin üzerinden beş yıl geçmesi
Mirasın paylaşılma tarihi veya paylaşımın gerçekleştiği andan daha sonrasında yerine getirilecek borçlar açısından ise bu borcun muaccel olmasından itibaren beş yıl geçmesiyle müteselsil sorumluluk sona erer.
Mirasçının Miras Payını Devretmesi Durumunda Sorumluluğu
Miras Payının Diğer Bir Mirasçıya Devredilmesi
Mirasçı miras payını diğer bir mirasçıya devredebilir ancak bu devir mirasçıyı mirasbırakanın alacaklılarına karşı borçtan sorumlu olmaktan kurtarmaz. Devreden mirasçı mirasbırakanın borçlarından paylaşmadan itibaren beş yıl süreyle müteselsilen sorumlu olmaya devam eder.
Miras Payının Üçüncü Bir Kişiye Devredilmesi
Miras payının üçüncü bir kişiye devredilmesi de mümkündür. Ancak miras payını devralan üçüncü kişi mirasçı sıfatını kazanmaz. Üçüncü kişinin hakkı miras paylaşımı sonrasında devreden mirasçının payına karşılık gelen malların kendisine verilmesini istemeye yöneliktir. Dolayısıyla devreden mirasçı mirasçı sıfatına haiz olmaya devam eder. Bu nedenle de mirasçının üçüncü bir kişiye payını devretmesi mirasbırakanın borçlarından sorumluluğuna herhangi bir etkide bulunmaz. Devreden mirasçı mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmaya devam eder.
Bununla beraber TBK m.202 dolayısıyla miras payını devralan üçüncü kişinin de mirasbırakanın borçlarından sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Devralan kişi devralmayı ihbar veya ilan etmesinden itibaren miras payına karşılık gelen tereke borçlarından sorumlu olur. Ancak miras payını devralan üçüncü kişinin sorumluluğu mirasçılar gibi müteselsil sorumluluk değildir. Devralanın sorumluluğunun kapsamı, tereke borçlarından devredilen miras payına isabet eden kısım kadardır.
Mirasçıların Mirasbırakanın Vergi Borçlarından Doğan Sorumluluğu
TMK M.630'a göre mirasbırakanın kefaletten doğan borcu defterde ayrı bir yere yazılır. Mirasçıların mirasbırakanın kefaletten doğan borçlarından sorumluluğu sınırlandırılmıştır. Mirasçılar mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş olsalar dahi, bu borçtan terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi halinde, kefalet sebebiyle alacaklı olanlara düşecek miktar ne ise yalnızca bu miktar oranında sorumlu olurlar. TMK m.630 hükmü ancak mirasçılar tarafından defter tutma talebinde bulunulduğu takdirde uygulanır.
Mirasçıların kefalet borcundan sınırlı olarak sorumlu olabilmeleri için terekenin resmi defterinin tutulmuş ve kefalet borçlarının defterde ayrı bir yere yazılmış olması gerekir. Aksi takdirde tereke kayıtsız şartsız kabul edileceği için mirasçı terekenin tüm alacak ve borçlarından bu kapsamda kefalet borcundan da müteselsilen ve şahsen sorumlu tutulacaktır. Her türlü kefalet borcuna TMK m. 630 hükmü uygulanır zira hüküm adi kefalet, müteselsil kefalet veya rücua kefalet arasında ayrım yapmamıştır.
Ayrıca mirasçıların kefalet borcundan sorumlu olmaları için asıl borçlunun borcu ödememiş olması gerekmektedir. Borç borçlu tarafından ifa edildiği için veya farklı bir nedenden ötürü sona ererse kefalet borcu ortadan kalkar ve mirasçıların sorumluluğu söz konusu olmaz.
Mirasçıların Mirasbırakanın Vergi Borçlarından Doğan Sorumluluğu
Murisin mükellef olarak vergi ödevleri, mirası reddetmemiş olan yasal ve atanmış mirasçı ya da mirasçılarına geçer. Ancak mirasçılardan her biri murisin vergi borçları nedeniyle miras hisseleri oranında sorumlu olurlar. Murisin vergi borçlarından dolayı mirasçıların hazineye karşı sorumluluğu halinde müteselsil sorumluluktan bahsedilmez.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.12’ye göre, ‟Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve atanmış mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olurlarˮ. Yani, mirasçıların mirasbırakanın borçlarından sorumluluğu kural olarak müteselsil sorumluluk olmasına rağmen, mirasbırakanın vergi borcundan mirasçıların sorumluluğu müteselsil olmayıp, miras payları oranındadır.
Veraset ve intikal vergisi ödeme borcu açısından ise bu borçlar tereke borcu olmadığından her bir mirasçının payına göre doğar ve ödenir.
Vergi cezaları açısından da birtakım farklılıklar vardır. Vergi Usul Kanunu m.372 uyarınca mükellefin ölümü halinde kesilmiş ve tahakkuk etmiş usulsüzlük, özel usulsüzlük veya vergi ziyaı gibi cezalar terkin edilir. Cezaların şahsiliği ilkesi gereği, mirasçılar, mirasbırakanın vergi cezalarından sorumlu olmayıp , vergi cezalarından ötürü mirasçıların sorumluluğuna gidilemez. Cezaların şahsiliği gereğince kişinin ölümü halinde, daha önceden hükmedilmiş cezalar düşmekte olup, herhangi bir cezanın mirasçılara intikali söz konusu olmaz.
Mirasçılık Sıfatını Kaybeden Kişinin Sorumluluğu
Reddi Miras Halinde Sorumluluk
Yasal veya atanmış mirasçılar, belirlenen yasal süre içerisinde yapacakları tek taraflı irade beyanı ile kendilerine geçmiş olan mirası kabul etmeme hakkına sahiptir. Söz konusu, mirası kabul etmeme durumu mirasın reddidir. Mirasın reddi geçmişe etkili olarak yani mirasbırakanın ölümü anından itibaren hüküm doğurur. Mirasın reddi iki şekilde mümkündür : Gerçek ret ve hükmi ret.
Gerçek ret, mirasçının mirasbırakanın ölümünü ve kendisinin mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç ay içinde tek taraflı irade beyanı ile mirası kabul etmemesidir. Bu üç aylık sürenin başlangıcı, mirasçının, yasal mirasçı ve atanmış mirasçı olup olmamasına bağlı olarak değişir.
Hükmi ret ise, mirasbırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczinin açık şekilde belli veya resmen tespit edilmiş olması halinde mirasçının mirası reddetmiş olarak kabul edileceği kanuni karinedir. Ancak mirasçı mirası kabul etme yetkisine haizdir.
Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı düşer, ret geçmişe etkili olarak mirasın açıldığı ana kadar geriye yürür ve miras dolayısıyla mirasçıya yüklenecek hak ve borçlar ortadan kalkar. Kural olarak mirası reddeden veya reddetmiş sayılan mirasçı mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmayacaktır. Ancak kanunda mirasın kötüniyetli olarak, alacaklılardan mal kaçırma amaçlı reddi halinde, alacaklıların korunmasına yönelik düzenlemeler mevcuttur.
Mirastan Feragat Halinde Sorumluluk
Mirastan feragat sözleşmesi TMK m.528'de aksi belirtilmediği için kaynağı farketmeksizin yasal ve atanmış mirasçılarla; karşılıksız olarak ( ivazsız ) veya bir karşılık sağlanarak (ivazlı ) yapılabilir. Mirastan feragat, yalnızca miras sözleşmesi ile yapılabilen tek taraflı ölüme bağlı tasarruftur. Niteliği gereği vasiyet yolu ile yapılamaz. Bir tür miras sözleşmesi olduğu için, mirastan feragat sözleşmeleri TMK m.545/I gereğince resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmelidir.
Mirastan feragat sözleşmesi; miras payının tamamı, bir kısmı veya teredeki belirli mallardan feragatte bulunmak suretiyle yapılabilir. Fakat belirli mallardan feragat halinde mirasçılık sıfatı düşmez.
Mirasçının tereke borçlarından sorumluluğunun olabilmesi için mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı olarak yapılmış olması gerekmektedir. İvazsız mirastan feragat sözleşmesi karşısında, mirasbırakanın alacaklılarının talep hakkı bulunmamaktadır.
İvazlı mirastan feragat sözleşmesinin bulunduğu durumlarda, miras açıldığında pasifi aktifinden fazla olup tereke borçlarını ödeyecek yeterli değer yok ise ve diğer mirasçılar tarafından da borçlar ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçılarına sorumluluk yüklenmiştir.
Alacaklılar, alacakları için ilk olarak mirasçılara başvurmalıdır. Feragat eden mirasçının sorumluluğu gündeme gelmesi için, mirasçıların ödemeden aciz durumda olmaları, mirası reddetmeleri veya resmi tasfiye talep etmeleri gerekmektedir. Yani feragat eden mirasçının sorumluluğu tali niteliktedir.
Feragat eden mirasçı ve altsoyu, ivazlı feragate konu olan ivazı, mirasbırakanın ölümünden yani terekenin açılmasından önceki beş yıl içerisinde elde etmiş olmalıdır. Beş yıldan daha eski zamanda elde edilmiş ivazdan dolayı sorumluluk doğmamaktadır.
Feragat eden miraçsıdan ivaz talep edildiği anda, mirasın açıldığı zaman elinde bulunan değer kadar sorumludur, tükettiği değerlerden sorumlu değildir.
Mirastan Yoksunluk Halinde Sorumluluk
Mirastan yoksunluk, mirasbırakana karşı, TMK m.578'de sınırlı olarak sayılan fiileri gerçekleştirmiş olan mirasçının mirastan mahrum bırakılarak mirasçılık sıfatını kazanamamasıdır. Bu halde kişi mirasçı olamayacağı için kendisine intikal eden bir borç olmayacak ve borçlardan sorumluluğu da doğmayacaktır.
Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın bu yönde bir ölüme bağlı tasarruf yapmasına ya da mahkeme kararına ihtiyaç olmaksızın kanundan dolayı kendiliğinden ortaya çıkar.
Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler. Mirastan yoksun olanın altsoyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur.
Mirasbırakanın Borçlarından Sorumluluk : Süre Ve Zamanaşımı
Mirasçıların miras bırakanın borçlarından müteselsil sorumlulukları mirasın paylaşılmasından itibaren beş yıl süreyle devam eder. Beş yıllık sürenin başlaması için miras paylaşımına ilişkin sözleşmenin yapılmış olması yeterli değildir. Süre, paylaşmanın ifa edildiği yani gerçekleştirildiği andan itibaren başlar. Miras paylaşımı, mirasçıların anlaşması yoluyla değil de dava açılması suretiyle yapılmışsa süre, verilen hükmün kesinleşmesinden itibaren başlar.
Ancak öngörülen bu beş yıllık süre zamanaşımı süresi değildir. Müteselsil sorumluluğu sona erdiren sürenin dolması ile artık alacaklı, mirasçılara karşı müteselsilen başvurma hakkını kaybeder. Terekeden olan alacak genel hükümler kapsamında on yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Mirasbırakanın Borcunu Ödeyen Mirasçının Diğer Mirasçılara Rücu Hakkı
TMK m.682/III uyarınca mirasçılardan her biri tereke borcundan miras payı oranında sorumludur. Rücu, borcu ifa eden mirasçının payını aşan kısım için söz konusudur.
Tereke borçlarını ödeyen mirasçının diğer mirasçılara karşı rücu hakkı gündeme gelir. TMK m.682 uyarınca paylaşma sözleşmesiyle ifası kendisine yükletilmemiş olan tereke borcunu veya üstlendiği miktardan fazlasını ya da payını aşan miktarda tereke borcunu ödeyen mirasçı diğer mirasçılara rücu edebilir. Rücu hakkının doğumu için tereke borcunun mirasın paylaşılmasından önce ya da sonra ödenmesi arasında bir fark yoktur.
Tereke borcunu ödeyen miraçsı rücu hakkını öncelikle paylaşma sözleşmesiyle borcu üstlenen mirasçıya karşı kullanılır. Tereke borcunu ifa eden mirasçı, borcu üstlenen mirasçıdan alacağını elde edememesi halinde diğer mirasçılara başvurabilecektir. Tereke borçlarının paylaşılmasına ilişkin bir sözleşmenin bulunmaması halinde tereke borcunu ifa eden mirasçı, diğerlerine miras payı oranında rücu edebilir.
Rücu hakkının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin herhangi bir düzenlenmeye yer verilmemiştir. Borcu ifa eden mirasçı alacaklıya halef olacağından rücu hakkı, alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresine tabidir.
Rücu hakkı kullanımının iki istisnası bulunmaktadır. Birincisi mirasbırakanın bir tereke borcunun ödenmesi hususunda farklı bir kural getirmiş olması halidir. Örneğin mirasbırakan bir borcun yalnızca kendi belirlediği tek bir mirasçı tarafından ödenmesine yönelik bir ölüme bağlı tasarrufta bulunmuşsa bu halde borcu ödeyen mirasçının diğer mirasçılara rücu hakkı olmayacaktır. İkinci durum ise mirasçıların tamamının tereke borçlarından sorumluluklarına ilişkin kendi aralarında farklı bir düzenleme yapmış olması halidir. Bu durumda da borçtan sorumluluk ve rücu hakkı doğması halinde rücu edilebilecek miktar miras payları oranına göre değil, mirasçılar arasında yapılmış bu anlaşmaya göre belirlenir.
Çok Sayıda Mirasçının Olduğu Durumları Avukatsız İlerletmenin Dezavantajları
Her türlü hukuki durumda alanında yetkili ve uzman bir avukat yardımı en iyisidir. Ancak bilhassa çok fazla mirasçının olduğu durumlarda, bu kişilerin ayrı ayrı dava açıp yürütmeleri hem zaman hem emek hem de masraf bakımından gereksiz fazlalıkta olacaktır. Bu durumda en iyisi, bu kişilerin bir avukata vekalet vererek tek davada davacı olmalarıdır. Avukat temsili olmadan bu yöntem imkansızdır. Ayrıca çok sayıda mirasçının bir kısmı bu yolu kullansa bile, avantajları hatalı mahkeme kararından korunmak olacaktır. Çünkü farklı mahkemelere düşen bu mirasçıların davalarından mahkemeler kendiliğinden haberdar olamayabilmektedir, mahkemeler arasında koordinasyon olamayabilmektedir. Bir avukatın hatalı ya da eksik durumları sistem üzerinden fark etmesi ve müdahale ile karar kesinleşmeden düzeltilmesini sağlaması mümkündür.
Sıkça Sorulan Sorular
1) Ölen babamın borcundan dolayı bana haciz gelir mi ?
Mirasçıların kişisel sorumluluğu ancak mirasın kabulü veya ret süresinin geçmesi yani mirasçıların mirası kesin olarak kazanmaları ile başlar. Mirası red imkanı olduğu müddetçe mirasçıların kişisel sorumluluğu başlamaz. Alacaklılar bu dönemde, tereke malları üzerinde takip yapabilir, haciz koydurabilir ancak henüz mirasçıların kişisel mal varlıklarına dokunamazlar.
Çünkü bu arada mirasçılar mirası reddebilir veya resmi tasfiye isteyebilirler. Bu süre zarfında mirasçıların şahsi sorumluluğu bulunmamaktadır. Miras reddedildiğinde geçmişe yönelik sonuç doğurur.
2) Mirasın reddinin hükümsüzlüğü nedir ?
Mirasın reddi, şekil şartına uygun yapılmamışsa veya ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olan işlerin dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı mirası reddetmişse, mirasın reddi hükümsüz olur. Bu durumda reddin iptali davası değil reddin hükümsüzlüğünün tespiti davası gündeme gelir. Zira bu hallerde geçerli bir ret beyan olmadığından iptali gerekecek bir durum da söz konusu olmayacaktır.
3) Mirasın reddi halinde miras kime kalır ?
Yasal mirasçılardan biri tarafından mirasın reddi halinde mirası reddeden kişi muristen önce ölmüş gibi kabul edilir. Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçer.
Aşağıda bu durum tüm ihtimalleri ile değerlendirilir:
Sağ kalan eşin mirası reddetmesi halinde eş muristen önce ölmüş gibi sonuç doğar.
Sağ eşin birlikte yer aldığı zümredeki yasal mirasçıların tamamı mirası reddederse, sağ kalan eş terekenin tümüne sahip olur.
Eş ile mirasçılardan yalnızca bir kısmı mirası reddetmiş ise diğer mirasçılar miras reddinden yararlanır. Bu minvalde, ret sağ kalan eşin birlikte mirasçı olduğu zümreyi değiştirmekte ise miras payı artar.
Murisin alt soyu mirası reddeder ise terekenin tamamı sağ kalan eşe kalır.
Aynı zümrede yer alan mirasçıların tamamı mirası reddeder ve sağ kalan eş bulunmaz ise diğer zümre mirasçı olamaz. Bu durumda tereke tasfiye olunmaktadır ve borçların ödenmesinin ardından kalan kısım ret vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılara verilir.
Atanmış mirasçılardan biri tarafından mirasın reddi halinde mirasçının payı, murisin ölüme bağlı tasarrufunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça en yakın mirasçılara kalmaktadır.
Kardeşlerden biri reddi miras yaparsa, bu durumda mirası reddeden alt soyun miras payı oranında diğer alt soyların miras payı eşitlik ilkesine göre artar.
4) Mirasın reddi sadece terekedeki borçları mı kapsar ?
Mirasçı reddi miras talebinde bulunmakla küllen, yani aktif ve pasifiyle bir bütün teşkil eden tüm terekeyi birlikte reddetmiş olacaktır. Bu anlamda terekenin aktifleri ve pasifleri ayrılmaz bir bütün teşkil eder. Öyleyse reddi miras beyanında bulunan mirasçının, terekenin sadece borçlarından muaf tutulmuş veya sadece aktiflerinden yararlanabilir olma durumuna kanun koyucu tarafından izin verilmemiştir.
5) Borcum varken reddi miras yapabilir miyim ?
TMK'ya göre, mirasbırakanın ölümüyle mirasa sahip olan mirasçılar, mirası kabul etmeyerek, mirası reddetme hakkına sahiptir. Ancak mirasçının sadece kendi alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla mirası reddetmesi, ''mirasın kötüniyetli reddi'' olarak kabul edilir. Bu durumda mirası kötüniyetli olarak reddeden mriasçının alacaklıları tarafından mirasın reddinin iptali davası açılabilir. Davanın sonuçlanmasına kadar alacakların karşılanabilmesi amacıyla belirli bir güvence miktarının yatırılması mümkündür. Eğer yeterli güvence sağlanmışsa, mirasın reddinin iptali davası düşer.
6) Vasiyet alacaklısının borçlardan sorumluluğu nedir ?
Belirli bir mal bırakma ile bir kişinin mirasçı atanması birbirinden farklıdır. Mirasçı atanması terekenin tamamı ya da belirli bir oranı üzerinde bir hak kazandırma iken, belirli bir mal bırakma belirli bir mal bırakma ya da malların belirli bir kimse ya da kimselere ölüme bağlı tasarrufla kazandırılmasıdır. Atanmış mirasçı, atanmış olduğu tereke üzerinde ölümün vukubulduğu anda kendiliğinden ve doğrudan doğruya bir ayni hak kazanırken, vasiyet alacaklısı ise sadece belirli bir mal ya da mallara dair bir alacak hakkına sahip olur. Yani vasiyet alacaklısı, murisin ölümü ile vasiyet konusu malı kendiliğinden kazanamaz malı isteme hakkına sahip olur. Atanan mirasçı, yasal mirasçılar gibi miras bırakanın tüm borçlarından hem tereke hem de kişisel malvarlığı ile sorumlu olduğu halde, vasiyet alacaklısı tereke borçlarından sorumlu değildir.
Comments