top of page

İhtiyati Tedbir ve Teminatsız İhtiyati Tedbir Kararı

Güncelleme tarihi: 1 Ara 2023

Bu yazımızda temel olarak; ihtiyati tedbir konusu, şartları, mahkemenin talep üzerine ne tür karar verebileceği, ihtiyati tedbir talep edenin teminat yatırması gereken ve gerekmeyen durumlar, itirazlar ve haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası konuları ele alınmıştır. Aynı zamanda alt başlıklar ile birlikte Türk yargısı dışında yabancı mahkemelerin verdiği ihtiyati tedbir kararlarına da değinilmiştir.


İhtiyati Tedbir Nedir?

İhtiyati tedbirler; ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davada mahkemenin kesin hükmüne kadar yargılama süresince davacı ve/veya davalının hukuki durumunda meydana gelebilecek zararları önlemeyi amaçlayan; kesin hukuki korumanın sağlanması açısından önemli bir araç olan, geçici nitelikte hukuki önlemlerdir.


İhtiyati tedbir kararları ile uzun süren yargılamalar süresince, davanın taraflarının hak ve alacakları nezdinde gerçekleşmesi olası zararların önlenmesi ve böylece kesin hüküm kuruluncaya dek hak sahiplerinin haklarının zarara uğramasının önlenmesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla ihtiyati tedbir, kesin hüküm niteliğinde değildir; hakkın korunmasını veya hak kaybının önlenmesini sağlayacak olan bir çeşit hukuki araçtır.


İhtiyati tedbirler, 6100 sayılı HMK’nın 389 ile 399. maddeleri arasında genel olarak düzenlenmiş olduğu gibi bunun dışında özel kanunlarda da ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümler mevcuttur.


Örneğin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 159. maddesinde sınai mülkiyet haklarına tecavüz halinde talep edilebilecek ihtiyati tedbirin kapsamı düzenlenmiştir.


Bir diğer örnek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 637/3’e göre yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Hâkim davacının istemi üzerine hakkın korunması için davalının güvence göstermesi veya tapu kütüğüne şerh verilmesi gibi gerekli her türlü önlemi alabilecektir. Bu davada talep üzerine alınabilecek önlemler ihtiyati tedbir niteliğindedir.


Ve bu konu ile alakalı son örnek olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 72/2’ye göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu durumda söz konusu özel kanunlarda ihtiyati tedbir kararı verilmesi için özel şartlar öngörülmüşse veya ne tür ihtiyati tedbir kararı verileceğine ilişkin bir usul söz konusuysa, tedbir talep edilen mahkeme 6100 sayılı HMK’da öngörülmüş olan usule göre değil, özel kanunda öngörülen usule göre ihtiyati tedbir kararı verecektir.


İhtiyati tedbirin düzenlendiği özel kanunda hüküm bulunmayan hallerde 6100 sayılı HMK’nın ihtiyati tedbirlere ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır.


Özel kanunlarda ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümler mevcut olabileceği gibi ihtiyati tedbir kararının alınmasını yasaklayan hükümler de yer alabilir. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbir kararı alınmasını yasaklayan kanun hükümlerinin anayasa aykırı olmadığına karar vermiştir.


İhtiyati Tedbir Kararına Neden İhtiyaç Duyulur?

İhtiyati tedbir, bir tür hukuki himayedir. Ülkemizde yargılama süreçlerinin uzunluğu göz önüne alındığında, yargılama süresince bir hakkın elde edilmesinin zorlaşması, imkânsız hale gelmesi ya da bekleme sebebiyle zarar görecek olmasının önüne geçmek amacıyla böyle bir tedbirin alınmasının zaruri olduğu anlaşılacaktır.


Hakkın elde edilmesine yönelik olarak sağladığı faydalar nedeniyle yargılama usulümüzde oldukça önemli bir yer tutan ihtiyati tedbir kararları, yargısal süreçlerin tarafları olan kişiler açısından son derece büyük önem arz etmektedir.


İhtiyati Tedbirin Şartları

6100 sayılı HMK madde 389/1 hangi sebeplerle ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini ve ihtiyati tedbirin konusunu düzenlemiştir. Madde ifadeleri soyut ve genel ifadeler olmakla birlikte, kanunda ihtiyati tedbire karar verilmesi şartlarının bu şekilde soyut ifadelerle belirlenmesi kanun koyucunun yargılamayı yürüten hakime bu konuda geniş bir takdir yetkisi tanımak istemesinden kaynaklanmaktadır. Bunun sebebi ise somut olaya göre adaletin sağlanmasıdır.


İhtiyati tedbirin şartları MADDE 389- (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2) Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.

Mevcut durumda meydana gelebilecek değişmeyle kastedilen taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak üzerindeki değişimlerdir. Uyuşmazlık konusunun dava sırasında el değiştirmesi veya çekişmeli şeyin telef olması ya da hasara uğraması bu duruma örnek teşkil edebilecektir. Bu hallerde taraflardan biri davayı kazansa da uyuşmazlık konusu başkasına devredildiğinden hakkını elde edemeyecek ya da hakkına tam olarak ulaşamayacaktır.


6100 sayılı HMK m.389/1’e göre gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde de ihtiyati tedbir kararı alınabilecektir. Bu hallerde davanın açılmasından hüküm verilinceye kadar geçecek zaman zarfında daha ziyade bir düzenleme veya eda amaçlı ihtiyati tedbir kararı alınarak taraflardan biri (veya her iki taraf) için doğabilecek bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın engellenmesi amaçlanır.


Örneğin nafaka talebiyle açılan davada nafaka alacaklısının hiçbir geliri bulunmadığı gibi geliri geçimine yetmiyor da olabilir. Bu halde nafaka alacaklısı dava boyunca da devam edecek maddi zorluklara maruz kalacaktır. Söz konusu zararın önlenmesi dava boyunca nafaka alacaklısına ödenecek geçici nafaka şeklinde alınacak ihtiyati tedbir kararıyla sağlanabilecektir.


Diğer bir örnek vermek gerekirse bir ortağın şirketten ihracı veya yetkilerinin kaldırılması işlemlerinin geçerliliği noktasında bir uyuşmazlık varsa, tedbir kararıyla dava süresince eski duruma göre hareket edilmesine karar verilebilecektir. Ortağın ihracı işleminin geçersiz olduğuna karar verilmesi halinde bu tedbir sayesinde oluşabilecek zararlar engellenmiş olacaktır.


6100 sayılı HMK m.389/1 uyarınca ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecektir. Buna göre çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak, aynı zamanda ihtiyati tedbirin konusunu da oluşturacaktır. Dava konusu yapılmayacak (veya yapılmamış olan) şey veya hak hakkında ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Fakat Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 20.12.2012 tarihli bir kararında, ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusuyla doğrudan ilgili olan hususlarda da verilebileceğini kabul etmiştir. (Yargıtay 7. HD. E.2012/8142, K.2012/9597, 20.12.2012 tarih)


İhtiyati Tedbir Kararı Alınabilecek Durumlar

İhtiyati tedbir talebi üzerine karar verecek olan mahkeme tarafından somut olayın özelliklerine göre farklı mahiyette tedbir hükümlerine karar verilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu tedbirlere örnek vermek gerekirse:


  • Tedbire konu mal veya hakkın muhafaza altına alınması,

  • Gerekirse söz konusu mal ve hakların yediemine tevdiine karar verilmesi,

  • Bir şeyin(davranışın, fiilin vs.) yapılması,

  • Bir şeyin yapılmaması

gibi örnekler sayılabilir, bunlar kanunda da sayılmıştır. Bunların yanında kanunda yer alan "sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebilir." ifadesiyle hakime takdir alanı tanınmıştır. Dolayısıyla hakim, kanunda sayılmış olan bu tedbir şekilleri ile bağlı değildir.

İhtiyati Tedbir Kararının Alınması Usulü


İhtiyati Tedbir Talebi

İhtiyati tedbir talebi, esas dava açılmadan önce esas davanın açılacağı görevli ve yetkili mahkemede ayrıca talep edilebileceği gibi; esas dava dilekçesi ile birlikte de yöneltilebilir. Ancak esas dava açılmadan önce yalnızca ihtiyati tedbir talebinde bulunmak için açılan davalarda ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi halinde, esas davanın açılması için süre verilir ve verilen süre içerisinde davanın açılmaması halinde verilen ihtiyati tedbir kararı kaldırılır.


İhtiyati tedbir talebinde bulunan tarafın, taraf ehliyetine ve dava ehliyetine sahip olmasının yanında ihtiyati tedbir talep etmekte hukuki yararının da bulunması gerekir. Hukuki yarar bulunmadığı takdirde talep mahkemece reddedilmelidir.


İhtiyati tedbir bir dava değildir bu yönüyle özellikle dava açılmadan önce ihtiyati tedbir talep edildiği durumlarda ihtiyati tedbir yargılamasında taraflar, ''ihtiyati tedbir talep eden'' ve ''karşı taraf''tır.


İhtiyati tedbir talebi MADDE 390- (1) İhtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. (2) Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir (3) Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.


6100 sayılı HMK’nın 390/3 maddesine göre ihtiyati tedbir dilekçe ile talep olunacaktır. Aynı kanun maddesinde ihtiyati tedbir dilekçesinde bulunması gereken bazı hususlara yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.


Dava açılmadan önce ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuşsa, verilecek ihtiyati tedbir dilekçesi başvurma harcına tabidir. Başvurma harcı maktu nitelikte olup sulh hukuk mahkemelerinde ve asliye hukuk mahkemelerinde farklı olarak öngörülmüştür. Başvurandan bunun haricinde sulh hukuk mahkemesi ve asliye hukuk mahkemesi ayrımı yapılmaksızın maktu karar ve ilam harcı alınacaktır.


Dava devam ederken ihtiyati tedbir talebinde bulunulması halinde dava açılmadan önceki durumda olduğu gibi ayrı bir dilekçe verildiğine göre başvurma harcı ile karar ve ilam harcı alınır.


Dava dilekçesi ile birlikte ihtiyati tedbir talebinde bulunulması halinde talep sahibinden bir tek dava açarken ödemesi gereken başvurma harcı ile karar ve ilam harcı (duruma göre maktu ve/veya nispi) alınacaktır.


Dava dilekçesi ile birlikte ihtiyati tedbir talep edilmişse önce ihtiyati tedbir talebi karara bağlanmalıdır. İhtiyati tedbir hakkında karar verilmeden, davanın esası hakkında karar verilemeyecektir.


İhtiyati Tedbir Talebinde Bulunanın Teminat Gösterme Yükümlülüğü

6100 sayılı HMK m.390/3 uyarınca mahkemenin ihtiyati tedbire karar vermesi için tedbir talebinde bulunanın haklı olduğuna ilişkin tam bir kanaatin oluşmasına gerek yoktur. İhtiyati tedbirin en önemli iki özelliği, karşı taraf dinlenilmeden de hakimin karar verebilmesi ve yaklaşık ispatın yeterli görülmesidir.


İhtiyati tedbire karar verilmesi için yaklaşık ispatın yeterli sayılması, karşı tarafı veya üçüncü şahısları zarara uğratabilecektir. Karşı tarafın veya üçüncü şahısların uğrayabileceği muhtemel zararları karşılamak amacıyla HMK m.392 uyarınca ihtiyati tedbir talep eden taraf teminat göstermek zorundadır. Bu teminatın amacı ihtiyati tedbir talep eden haksız çıktığı takdirde, karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararların karşılanmasıdır. Bu hüküm uyarınca teminat sadece karşı tarafın değil aynı zamanda tedbirden etkilenen üçüncü kişilerin uğrayacakları muhtemel zararlara karşı da öngörülmüştür. İhtiyati tedbir kararının uygulanabilmesi için ihtiyati tedbir talep eden tarafın bu teminatı tedarik ederek, mahkemenin göstermiş olduğu yere yatırmış olması gerekmektedir.


6100 sayılı HMK m.87/1 uyarınca mahkeme teminatın şeklini ve tutarını serbestçe takdir eder. Bu durumda hâkim teminatın şeklini ve tutarını her somut olayın koşullarına göre takdir edecek ve kararında belirtecektir. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları halinde, teminat ona göre belirlenecektir. Tedbir talebinde bulunanın vermesi gereken teminat dava masraflarıyla sınırlandırılmayıp, haksız ihtiyati tedbirin uygulanmasından doğabilecek bütün zararlar göz önüne alınmalıdır.


Hâkim, dava süresince ortaya çıkan değişiklikler üzerine talep halinde tarafların da görüşünü alarak teminatın arttırılmasına veya azaltılmasına karar verebilecektir. Hâkim her ne kadar karşı tarafın veya üçüncü kişinin haksız ihtiyati tedbir nedeniyle doğabilecek tüm muhtemel zararlarını karşılayacak bir teminat almalı ise de tedbir talep edenin acil hukuki koruma imkânını ortadan kaldıracak bir teminat miktarı öngörmemelidir.



İhtiyati Tedbir Talebinin Yapılacağı Görevli ve Yetkili Mahkeme

6100 sayılı HMK’da yer alan kurallara dayanılarak özel hukuka ilişkin işlere bakan mahkemelerin ihtiyati tedbir kararı verebilmesi olanağı yalnız, ihtiyati tedbir talebine yol açan uyuşmazlığın esasının bu mahkemelerin oluşturduğu yargı kolunun yargı yetkisi kapsamında bulunduğu hallerde vardır. Bu durumda adli yargı koluna ait mahkemeler yalnız adli yargıya ait davalar hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilirler, idari yargıya ait davalar hakkında ihtiyati tedbir kararı veremezler. Aynı şekilde özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlıkta da idari yargı organları ihtiyati tedbir kararı veremeyecektir.


İhtiyati Tedbir Talebi Hakkında Karar


1) İhtiyati Tedbir Talebinin Reddi Kararı

Hukuk muhakemeleri kanunu 391/3 uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı gerekçeli olarak verilir ve bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Mahkemenin yaptığı inceleme sonucunda ihtiyati tedbir şartları mevcut değilse veya kanunun öngördüğü ölçüde ispat edilmemişse, hakim ihtiyati tedbirin reddi yönünde karar verdiği takdirde bu kararı gerekçeli olarak vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Burada başvurulacak kanun yolu istinaf kanun yoludur ve istinaf incelemesi üzerine verilen bu karar kesindir. İhtiyati tedbir talebi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da reddedilen taraf, artık bu karara karşı temyiz yoluna gidemez.



2) İhtiyati Tedbir Talebinin Kabulü Kararı

Hukuk muhakemeleri kanunu 391/1 uyarınca ihtiyati tedbir kararıyla hükmedilecek tedbirler örnekseme yoluyla gösterilmiştir. Kanun koyucu, ihtiyati tedbirleri tahdidi olarak belirlemeyi tercih etmemiş, aksine örnekseme yoluyla belirtmiştir. Bunun sebebi her durum ve somut olay için alınacak tedbirleri kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmasının mümkün olmamasıdır. Kanun koyucu hakime geniş bir takdir yetkisi vermiştir.


İhtiyati tedbir kararında aşağıdaki hususlara yer verilir :

  • Talep edenin varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası

  • Tedbirin açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı

  • Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür tedbire karar verildiği

  • Talepte bulunanın ne tutarda ve ne tür bir teminat göstereceği


Kanun koyucu mahkemeye, ihtiyati tedbir kararını sadece genel bir karar olarak değil, uyuşmazlık konusu ile bağlantılı olarak verme, aynı zamanda sebebini açıklama ve belirtme görevi yüklemiştir. Mahkemenin verilecek ihtiyati tedbir türüne ilişkin geniş bir takdir yetkisi olduğu için, vereceği ihtiyati tedbiri ve tedbirin sebeplerini açıklayarak kararda anlatması, hem vereceği kararın uygulanması hususunda rahatlık sağlayacak hem de karşı tarafın haklarının ihlal edilmediğinin bir göstergesi olacaktır.


Hukuk Muhakemeleri Kanununun 397. maddesinin 2. fıkrasında belirtildiği üzere ihtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğidir. Ancak tedbir kararından sonra durumun değişmesi sebebiyle kaldırılabilme ihtimaline de Hukuk Muhakemeleri Kanununun 396. maddesinde yer verilmiştir.


Tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi halde kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar. Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ve hakkın bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme kararında belirtilmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürü de görevlendirilebilir.


Dava açılmadan önce ihtiyati tedbire hükmedilmiş olması durumunda iki hafta içerisinde esasa ilişkin davanın açılması gerekir. İki hafta içerisinde dava açılmazsa tedbir kararı yine kendiliğinden kalkacaktır.


Yargıtay Kararları Işığında Yabancılık Unsuru Taşıyan Uyuşmazlıklar Bakımından Geçici Hukuki Koruma Tedbirlerine Bakış


Taraflar aralarındaki uyuşmazlıklar bakımından Türk yargısı dışında kalan yabancı mahkeme ve tahkimi görevlendirdikleri takdirde, uyuşmazlığın nihai sonucunu önceden temin edebilmek maksadıyla bazen Türkiye’de geçici hukuki koruma kararı alınmasına ihtiyaç duyabilmektir.


Yargıtay kararlarından ve doktrin tartışmalarından incelediğimiz üzere, taraflar aralarında yabancı mahkemelerin yetkili olduğuna ilişkin yetki anlaşması yaptığı durumlarda ya da tahkim anlaşmalarının varlığı halinde, mevzuatta belirtilen şartların da varlığı halinde Türk mahkemelerinden uyuşmazlık sonucunu gerçek manada elde etmek amacıyla geçici hukuki koruma talebinde bulunabileceklerdir. Türk mahkemelerinden elde edilen bu ihtiyati tedbir ve benzeri geçici hukuki koruma kararlarının hüküm ifade edebilmesi için bu kararları tamamlayıcı yönergelerinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde bu kararlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.


Yargıtay'ın ilgili daireleri tarafından konu hakkında verilmiş emsal kararların ne yönde olduğuna bakmak gerekirse;


Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2008/4717 E. 2008/6504 K. ve 12.06.2008 tarihli kararında;

"...Adaletin ve toplumsal barışın menfaati doğrultusunda alınacak geçici hukuki koruma önlemleri, vatandaşlık ayrımı yapılmaksızın herkese eşit şekilde uygulanmalıdır. Yetki sözleşmesi ile Türk mahkemelerinin esas davadaki yetkisinin kaldırılmış olması Türk mahkemesinin geçici hukuki himaye tedbiri olan ihtiyati haciz kararı vermesine engel değildir."

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2004/4309 E. 2005/4022 K. ve 21.04.2005 tarihli kararında ise;

"...Tenfiz kararının amacı, yabancı ülkelerde hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye'de icra olunabilmesini sağlamaya yöneliktir. Buna göre, yabancı mahkeme veya hakem heyeti tarafından verilen bir kararla tespit edilen alacak hakkında tedbir niteliğinde bulunan ihtiyati hacze karar verilmesi için yabancı kararın tenfizi koşulunun aranmasına gerek bulunmamaktadır."

değinilen kararlardan anlaşıldığı üzere, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar bakımından Türk mahkemelerinden geçici hukuki koruma tedbirlerine ilişkin olarak talepte bulunmak ve neticesinde olumlu sonuç elde etmek mümkün gözükmektedir.


Teminat Gösterilmeksizin İhtiyati Tedbir Kararı

6100 sayılı HMK m.392/1 uyarınca hâkim ihtiyati tedbir talebinde bulunan tarafı teminat göstermekten muaf tutabilecektir. Bu hüküm uyarınca ihtiyati tedbir talebi resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini de açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilecektir. Zira elinde kuvvetli bir delil olan kimsenin tedbirde haksız çıkma ihtimali zayıftır. Belgenin niteliğine ve içeriğine göre hâkime bir takdir hakkı tanınmıştır. Yine örneğin nafaka davalarında, ihtiyati tedbir olarak nafaka ödenmesine teminat alınmaksızın karar verilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de mahkemenin ihtiyati tedbir talep eden tarafı teminattan muaf tuttuğu takdirde bunun gerekçesini açık bir şekilde ortaya koyma zorunluluğudur. Yine adli yardımdan yararlanan kimselerin ihtiyati tedbir talep etmeleri halinde teminat göstermesi gerekmez. (HMK m.392/1 c.3)


İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz

İhtiyati tedbire karşı taraf dinlenilmeden ivedilikle karar verilebilmesi, hukuki dinlenilme hakkının tamamen bertaraf edildiği anlamına gelmemektedir. Karşı taraf dinlenilmeden karar verildiği durumlarda, karşı tarafa itiraz hakkı tanınmıştır. Tanınan bu itiraz imkanı kullanılarak hukuki dinlenilme hakkı gerçekleştirilir. Bu noktada karşı tarafın hukuki dinlenme hakkı ortadan kaldırılmamakta, sadece hukuki dinlenilme hakkı itiraza bağlanarak geçici hukuki koruma kararından sonraya bırakılmaktadır. Zira hukuki dinlenilme hakkı vazgeçilmesi mümkün olmayan temel yargısal bir haktır. Normal bir yargılamada taraflar usulüne uygun olarak davet edilip yargılamada yer almaları sağlandıktan sonra iddia ve savunmaları dinlenerek karar verilirken; geçici hukuki koruma taleplerinde önce karşı taraf dinlenmeden karar verilebilip daha sonra karşı tarafa itiraz imkânı tanınarak hukuki dinlenilme hakkı gerçekleştirilebilir.


Görüldüğü üzere bu halde hukuki dinlenilme hakkı itiraz yoluyla zamansal olarak ihtiyati tedbir kararının sonrasına bırakılmaktadır. İhtiyati tedbir kararlarına itiraz 6100 sayılı HMK’nın 394. maddesinde düzenlenmiştir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.


Bu hüküm uyarınca itiraz hakkı öncelikle aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen tarafa tanınmıştır. Aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf tedbirin uygulanması sırasında hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde; ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminatına ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir.


Kararı uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de, ihtiyati tedbiri öğrenmesinden itibaren, bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilir. İtiraz dilekçe ile yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazın dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder, gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir.


İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. İtiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikli olarak incelenir ve kesin şekilde karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.



İhtiyati Tedbirden Kaynaklanan Tazminat Davası

(Haksız İhtiyati Tedbirden Doğan Tazminat Davası )


İhtiyati tedbir kararı, niteliği ve amacı gereği bütünüyle bir inceleme yapılmadan, daha önce birçok kez üzerinde durulduğu gibi yaklaşık ispat yeterli bulunarak ve çoğu kez karşı taraf dinlenilmeden verilmektedir. Dolayısıyla mahkemenin ihtiyati tedbir kararını vermekte haksız çıkması mümkündür.


HMK md. 399/1 maddesiyle tedbir talebinde bulunan tarafın nihai yargılamanın sonucunda haksız olduğu anlaşılırsa aleyhine haksız ihtiyati tedbir verilen tarafın zararını tazmin ile yükümlü olacağı açıklanmıştır.


İhtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davasının şartları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu haksız fiil hükümlerine dayanarak belirlenir; ancak ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davasında sorumluluk kusursuz sorumluluk olduğu için kusur şartı aranmaz.


Şöyle ki; ihtiyati tedbir talebinde bulunan taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda bu talebinde haksız olduğunun anlaşılması ya da tedbirin itiraz üzerine kaldırılmış olması gerekmektedir. İhtiyati tedbirin uygulanması sebebi ile aleyhinde ihtiyati tedbir kararı verilen tarafın zarara uğramış olması gerekir; bu zarar maddi olabileceği gibi manevi bir zarar da olabilir. Son olarak, uygulanan haksız tedbir ile meydana gelen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunması gerekmektedir.


Bu noktada önemli olan şudur ki ;öncelikle tazminat talep eden, alacağını tedbir kararı verilirken tedbir talep edenin yatırdığı teminattan alacaktır.


Hukuk Muhakemeleri Kanununun 392. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edileceği unutulmamalıdır.


İhtiyati Tedbire Uymamanın Cezası

İhtiyatı tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kişiler, bir aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.


Bu konudaki görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkemedir. Eğer esas hakkındaki dava açılmışsa, bu durumda, bu konudaki görevli ve yetkili mahkeme, bu davanın görüldüğü mahkemedir.

Comments


bottom of page