Genel Olarak
Haksız rekabete ilişkin temel kanunlar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’dur.
Türk Borçlar Kanunu’nda haksız rekabet ile ilgili tek düzenleme 57 nci maddede yapılmış olup maddeye göre;
(1) Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir. (2) Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
TBK 57 lafzından da anlaşılacağı üzere haksız rekabete ilişkin bu hükümler yalnızca ticari olmayan ilişkilere uygulanabilir. Dolayısıyla bu hükmün kapsamının dar olduğu söylenebilir.
Haksız rekabet ile ilgili en önemli düzenlemeler Türk Ticaret Kanunu 54-63 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler, TBK ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un düzenlediği haksız rekabet hallerini de kapsayan genel hüküm niteliğindeki yegane düzenlemedir.
TTK 54/2 hükmüne göre haksız rekabet; “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanabilir. Haksız rekabetin amacı ise, TTK 54/1’de şu şekilde belirtilmiştir: Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
Haksız rekabetin özellikleri ise, tarafların rakip olmasının, failin yarar sağlamasının, failin kusurlu olmasının gerekli olmaması ve zarar tehlikesinin yeterli olmasıdır.
Haksız rekabet kategorilerini şu şekilde sayabiliriz:
Dürüstlük kuralına aykırı reklam ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar
Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek
Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak
Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etme
İş şartlarına uymama
Dürüstlük kurallarına aykırı işlem şartlarına uymama
Hatırlatmak gerekir ki, saydığımız bu kategoriler örnek kabilinden olup sınırlı sayıda (numerus clausus) değildir.
Elektronik Ortamda Haksız Rekabet Türleri

A) İstenmeyen Elektronik Posta Göndermek Suretiyle Haksız Rekabette Bulunma (Spammıng)
Spam, internet yoluyla bir mesajın bu mesajı alma talebi olmayan çok sayıda kişiye gönderilmesidir. Türk hukukunda spamming ile ilgili 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve bu Kanun’a dayanılarak hazırlanan Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik hükümlerinde düzenlemeler bulunmaktadır.
6563 sayılı Kanun’a göre, ticari elektronik ileti, “telefon, çağrı merkezleri, faks, otomatik arama makineleri, akıllı ses kaydedici sistemler, elektronik posta, kısa mesaj hizmeti gibi vasıtalar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amaçlarla gönderilen veri, ses ve görüntü içerikli iletileri” ifade eder.
Kanun’un 6. maddesine göre, ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak koşuluyla gönderilebilir. Kanun’un 7. maddesine göre ise, ticari elektronik iletinin içeriği, alıcıdan alınan onaya uygun olmalıdır. Kanun’un 8. maddesine göre, alıcılar diledikleri zaman, hiçbir gerekçe belirtmeksizin ticari elektronik iletileri almayı reddedebilir.
Yönetmelik madde 6’da, tacir veya esnaf olan alıcıların elektronik iletişim adreslerine gönderilen ticari elektronik iletiler için önceden onay alınmasının zorunlu olmadığı ifade edilmiştir. Yönetmelik madde 9’da, alıcının istediğinde hiçbir gerekçe göstermeksizin ticari elektronik ileti almayı reddedebileceği hüküm altına alınmıştır.
Elektronik ortamda spamming yoluyla haksız rekabetin ne şekilde işlenebileceğine dair örnek olarak, bir tacire, elektronik iletiyi almayı reddetmesine rağmen sürekli olarak reklam içerikli ileti gönderilmesi, saldırgan satış yöntemi olarak TTK m.55/1/a-8 uyarınca haksız rekabet teşkil edebilecektir.

B) İnternet Alan Adları (Domaın Name) İle İlgili Haksız Rekabet Halleri
İnternet alan adlarını oluşturan unsurlardan biri de ikinci düzey alan adı (SLD)’dır. Örneğin, http://www.abc.com.tr şeklindeki bir alan adında “abc” kısmı ikici düzey alan adıdır. İnternet ortamında meydana gelebilecek haksız rekabet hali işte bu ikinci düzey alan adında meydana gelebilir. Çünkü alan adlarındaki ayırt edici ve tescil edilebilen kısım bu kısımdır. Burada ikili bir ayrım yapılmalıdır. Alan adlarında kullanılan işaretin tescilli bir markaya ya da tescil edilmemiş bir ticari isme ait olup olmadığına göre haksız rekabet halleri değerlendirilmelidir.
1) Tescilli Bir Markanın Alan Adında Kullanılması
Markanın internet alan adı olarak başkası tarafından tescil edildiği durumlarda, internet kullanıcısı tarafından, alan adının gerçek sahibine ait olduğu zannıyla o siteden mal veya hizmet alınması, malın veya hizmetin içeriğinden hoşnut olunmaması, web sitesinde marka ile ilgili mal veya hizmet dışında itibar düşürücü içeriklere ulaşılması (örneğin cinsel içerikli) gibi ihtimaller söz konusu olabilmektedir. Hele dünya çapında hizmet sunan büyük şirketler bakımından bu tarz olumsuz durumların meydana gelmesi sonucu çok daha büyük zararlar meydana gelebilecektir. İşte bu halde markaya tecavüz söz konusu olur. Markaya yapılan bu tecavüzün önlenmesi bakımından Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri gündeme gelerek marka sahibi markasına yapılan tecavüzü önleyebilir ve varsa zararı giderebilir.
2) Tescil Edilmemiş Ticari İsmin Alan Adında Kullanılması
İnternet alan adı olarak kullanılan ticari isimler tescil edilmemiş de olabilmektedir. Bu halde tescil edilmemiş bu ticari isme benzer ve karıştırılmaya yol açacak ticari ismin başkası tarafından kullanılması durumunda haksız rekabet gündeme gelebilecektir. TTK m.55/1/a-4 hükmü uyarınca, başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak haksız rekabet olarak değerlendirilecektir.
C) Metagag (Yönlendirici Kod – Meta Eklentisi)
Metagag, bir HTML biçimiyle yazılmış sayfanın içinde yer alan, sıklıkla arama motorlarının, ilgili internet sitesini doğru biçimde sınıflandırmasını sağlayan, yanı sıra tarayıcıya çeşitli yönergeleri uygulatan tanımlama ipuçlarıdır.
Web sayfası sahipleri, yönlendirici kodların içeriğini oluşturan anahtar kelimeleri serbestçe seçme hakkına sahiplerdir. Ancak, uygulamada web sayfası sahipleri kendi web siteleri ile ilgili kelimeler seçmek yerine ilgisiz popüler kelimeler seçerek kullanıcıları yanıltmakta ve bu yolla internet sitelerinin ziyaretçi sayılarını ve popüleritesini artırmaktadırlar. İşte bu da haksız rekabete neden olmaktadır.
Metagag kullanımı yoluyla haksız rekabet, başkasının tanınmışlığından yararlanma şeklinde kendini gösterebileceği gibi, başkasının kötülenmesi yoluyla rekabette kendini öne geçirmeye çalışma şeklinde de kendini gösterebilir. Örneğin, rakip bir işletmenin adının veya markasının zararlı veya yasal olmayan içerik barındıran bir web sitesine yönlendirici bir kod olarak konulması bu şekildedir.
Kanun koyucu başkasına ait bir markanın ya da bir işaretin yönlendirici kod olarak internet sitelerinde kullanılmasını ilk defa 5853 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tarafından marka ihlali olarak kabul etmiştir.
Yine SMK m.7/3-d uyarınca, bir kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde izinsiz kullanması marka ihlalinin varlığı için yeterlidir. Marka sahibi ise bu fiillerin önlenmesini talep edebilir. Marka sahibi SMK hükümleri yanında TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca da koruma talep edebilir.
“Arama Motoru Optimizasyonu (SEO)” ve “spamdexing” kavramlarından bahsederek haksız rekabet haline bir örnek daha verilebilir. Arama Motoru Optimizasyonu, arama motorları ile bir reklam ilişkisi olmaksızın site işleme yöntem ve teknikleriyle, üst sıralarda çıkmak maksadıyla gerçekleştirilen tekniksel bazı işlemlerdir. Spamdexing ise, arama motoru optimizasyonu ile benzer bir kavram olup, internet arama motorlarında aranılan kavramlarla ilgili çıkan sonuçların üst sıralarda verilmesini temin etme amaçlı başvurulan bir yöntemdir. Örneğin; rakibin markası hakkında “en kötü araba” kelimesinin bir anahtar kelime olarak seçilerek optimizasyon çalışması yapılması sonucunda kullanıcıların arama motorunda “en kötü araba” diye aratmaları halinde rakip firma aleyhine bir durum meydana gelir. İşte bu hal haksız rekabet teşkil eder. Bu durumda TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri uygulama alanı bulur.

D) Hyperlink ( Link-İlişim ) Verme Yoluyla Haksız Rekabet
Türkçe’de ilişim ve bağlantı anlamına gelen link, web sitelerini birbirlerine bağlayan HTML kodlara denir. Link bir sitenin ana sayfasına (surface link) ya da ana sayfadan girilebilen alt sayfaya (deep link) verilebilir. Yine web sitesinin ana sayfasında verilen bir link ile başka bir sayfanın web sitesine (ekstern link) gidilebilir. Bu tür durumlarda bazen haksız rekabet gündeme gelebilir.
Bir örnek ile açıklamak gerekirse, Carbonara Olive Oil zeytinyağı satan küçük bir İtalyan şirketi olsun. Castagnetta Olive Oil ise yine zeytinyağı satan İspanyol bir şirket olsun. Carbonara kendi web sitesinde “başka yerde daha pahalı” demiş ve “başka yerde”nin altını çizerek Castagnetta şirketinin web sitesine bir köprü oluştursun. Bu olayda Carbonara şirketinin yaptığı hem karşılaştırmalı reklam olmuş hem de bağlantı içeriği haksız olmuştur. Böylece link verme yolu ile haksız rekabet gündeme gelmiş olur. TTK m.55/1/a-1 hükümlerine başvurulabilir. İlgili hükme göre, “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” haksız rekabet teşkil edecektir.

E) Web Sitesi Tasarım ve Görsellerinin Kullanımı Yoluyla Haksız Rekabet
Günümüzde rakipler güçlü olabilmek amacıyla sanal dünyada web sitesi oluşturma yoluna gitmektedirler. Bu hallerde de bazen haksız rekabet gündeme gelebilmektedir.
Bu hususu haksız rekabet açısından değerlendirebilmek için ikili bir ayrım yapmak gerekir.
1) Siteyi Meydana Getiren Her Bir Unsurun Eser Niteliği Teşkil Etmesi
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu eser kavramını tanımlamıştır. FSEK m.1/B-a’ya göre eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Madde lafzına göre eser terimi iki şartı haiz olmadır. Öncelikle eser, sahibinin hususiyetini taşımalı yani eseri meydana getirene özel olmalıdır. Diğer şart ise, kanunda ayrıca tanımlanacak olan dört eser grubundan birine girmelidir ki, bu dört grup, ilim ve edebiyet, musiki, güzel sanatlar ve sinemadan müteşekkildir.
Burada eser gruplarının sınırlı sayıda (numerus clausus) sayıldığına dikkat edilmelidir.
Örneğin, “Turkish Odyssey” adlı web sitesinin sahibi, sitede yer alan kendi eseri “Turistik Türkiye Haritası”nı izinsiz olarak kopyalayan ve başkasına e-posta yoluyla atan kişiye karşı dava açmış ve davayı kazanmıştır (Yargıtay 11. HD., E. 2002/8275, K. 2002/8839, T. 11.10.2002).
Bir başka örnekte ise, başkasına ait web sitesinde yer alan ve eser niteliğini haiz “Atatürk” adlı belgeseli, kendi web sitesinde izinsiz biçimde yayınlayan kişiyi ilk derece mahkemesi maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum etmiştir. Yargıtay ilk derece mahkemesi hükmünü yalnızca manevi tazminatın nedenlerini açıklamadığı gerekçesiyle bozmuştur (Yargıtay 11. HD., E. 2003/14384, K. 2004/9074, T. 30.09.2004).
2) Site Unsurlarının Bir Bütün Olarak Eser Teşkil Etmesi
Bir internet sitesindeki unsurlar ayrı ayrı eser niteliğine sahip olabileceği gibi internet sitesinin bir bütün olarak da bir eser niteliğini haiz olması mümkündür. Örneğin, bir web sitesinin düzeni (layout) güzel sanat eseri olarak kabul edilebilir. Bir kimsenin bu eseri kendi web sitesinde aynen veya çok benzer bir şekilde kullanması hukuka aykırıdır. Bu halde eser sahibi, FSEK m.6/11 hükümlerine veya TTK m.54/1/a-4 (iltibas) hükümlerine başvurarak koruma talep edilebilir.

F) İnternet Ortamında Reklam Verme Yoluyla Haksız Rekabet
Günümüzde geleneksel reklam verme metotları yerine internet ortamında reklam verme yaygınlaşmıştır. İnternet ortamında reklam vermek, işletmelerin müşteriye ulaşma, ürünlerini tanıtma, marka değerini artırma ve benzeri amaçlarla oldukça tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Bunun sebebi ise reklamların avantajlı yönleridir. Belki de en avantajlı özellik olarak internet reklamları ölçülebilirdir. Reklamın kaç kişi ve hangi kitle tarafından görüldüğü, gören kitlenin demografik yapısı tespit edilebilmektedir. Yine internet ortamında reklam vermek daha düşük maliyetlidir. İnternet reklamcılığı, işletmenin hedef kitleye daha rahat ulaşılabilmesine imkan vermektedir. Aynı zamanda internetin 7/24 yayın imkanı sağlaması önemli bir özelliktir.
İnternet reklamcılığının bu denli artılarının olması dolayısıyla yaygınlaşması bu alanda bazı hukuki problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu hukuki problemlerden biri de haksız rekabet olup haksız rekabetin internet ortamındaki görünümlerinden biri de reklamlardır.
İnternet ortamında pek çok reklam çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekildedir: Anahtar sözcük, reklamlar, reklam bantları, pop-up reklamlar...
Anahtar sözcük, kullanıcının arama motorlarında bir kelime araması sonucunda kelimeye uygun içeriklerin ortaya çıkmasını sağlar. Bir kimsenin anahtar sözcük metoduyla reklam vermesi halinde, anahtar sözcüğü aratan kullanıcının önüne reklam en üstte çıkmaktadır. Reklamın anahtar sözcüğün doğal içerikleriyle aynı olmasına gerek yoktur. İşte tam bu noktada haksız rekabet gündeme gelebilmektedir.
Bu metotla işletme rakibinin markasını arayan kullanıcıya kendi markasını göstermeyi amaçlar. Örneğin arama motorunda “Canon” markasını arayan bir kişiye Google adwords reklamlarda “Nikon” sonucunu çıkaracak anahtar sözcükler kodlamak veya bunu sağlamak amacıyla gerekli ayarlamaları yapmak bu şekildedir.
Böyle bir durumda, anahtar sözcüğün bir marka adı olması halinde SMK hükümlerine başvurabilir. Aynı zamanda TTK’nin haksız rekabete ilişkin hükümlerine de başvurulabilir.
Bir başka internet reklamı yöntemi olan reklam bantları ile, işletmeler kendi web siteleri dışında ürünlerini veya markasını tanıtabilirler. Başkasının web sitesini ziyaret eden kullanıcı, reklam bandına tıklayarak reklamın verildiği web sitesine gidebilir. Reklam bantları aracılığıyla da haksız rekabet gündeme gelebilmektedir. Örneğin reklam bandı, müşteri kazanma adına başkasının ürünlerini gereksiz yere kötüleme içeriyorsa veya yanıltıcı nitelikte bir içerik söz konusuysa haksız rekabet söz konusu olabilir.
Elektronik Ortamda Haksız Rekabetin Hukuki Sonuçları

A) Açılabilecek Dava Türleri
Tespit Davası : Meydana gelen olayda bir haksız rekabetin olup olmadığını tespit amacıyla açılan davadır. Bu dava türünün açılması durumunda eda talebinde bulunulamaz.
Men Davası: Haksız rekabet eylemi devam ediyor veya devam etme tehlikesi varsa bu dava açılmalıdır.
Düzeltme Davası (Eski Hale İade Davası): TTK 56/1-c hükmüne göre haksız rekabet eyleminden etkilenen kimse, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını isteyebilir. Önemle belirtmek gerekir ki, yukarıda belirttiğimiz tespit, men ve düzeltme davası bakımından haksız rekabet eylemini işleyenin (failin) kusuru aranmaz.
Maddi Tazminat Davası: Aleyhine haksız rekabet edilenin bir zararı varsa, fail de kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilecektir.
Manevi Tazminat Davası: Burada TTK, TBK 58 hükümlerine atıf yapmıştır. TBK 58’e göre, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir. O halde TBK 58 koşullarının oluşması durumunda manevi tazminata hükmedilebilecektir.
B) Açılabilecek Davalarda Taraflar
1) Davacılar
i) Haksız Rekabet Eyleminden Etkilenen Kişiler: TTK 56/1’e göre, haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse dava hakkı vardır.
ii) Müşteriler: TTK 56/2’e göre, ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak araçların ve malların imhasını isteyemezler.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, müşteriler araçların ve malların imha edilmesini isteyememeleridir.
iii) Mesleki ve Ekonomik Birlikler, Kamusal Nitelikli Kurumlar ile Tüketici Örgütleri: TTK 56/3’e göre, ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, bu kişiler maddi ve manevi tazminat davası açamazlar.
2) Davalılar
i) Haksız Rekabet Eyleminin Failleri: Yukarıda belirttiğimiz dava türleri, haksız rekabet eylemini işleyen kişiye karşı açılabilir.
ii) Adam çalıştıran: TTK 57’ye göre, haksız rekabet fiili, hizmetlerini veya işlerini gördükleri sırada çalışanlar veya işçiler tarafından işlenmiş olursa, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar, çalıştıranlara karşı da açılabilir (birinci fıkra). 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde yazılı davalar hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır (ikinci fıkra).
iii) Basın, Yayın, İletişim ve Bilişim Kuruluşları: Haksız rekabet davası koşullarının varlığı halinde basın, yayın, iletişim ve bilişim kuruluşlarına da açılabilir.
TTK 58/1’e göre, haksız rekabet, her türlü basın, yayın, iletişim ve bilişim işletmeleriyle, ileride gerçekleşecek teknik gelişmeler sonucunda faaliyete geçecek kuruluşlar aracılığıyla işlenmişse, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar (tespit-men-düzeltme), ancak, basında yayımlanan şeyin, programın; ekranda, bilişim aracında veya benzeri ortamlarda görüntülenenin; ses olarak yayımlananın veya herhangi bir şekilde iletilenin sahipleri ile ilan veren kişiler aleyhine açılabilir; ancak;
a) Yazılı basında yayımlanan şey, program, içerik, görüntü, ses veya ileti, bunların sahiplerinin veya ilan verenin haberi olmaksızın ya da onayına aykırı olarak yayımlanmışsa,
b) Yazılı basında yayımlanan şeyin, programın, görüntünün, ses veya iletinin sahibinin veya ilan verenin kim olduğunun bildirilmesinden kaçınılırsa,
c) Başka sebepler dolayısıyla yazılı basında yayımlanan şeyin, programın, görüntünün, sesin, iletinin sahibinin veya ilan verenin meydana çıkarılması veya bunlara karşı bir Türk mahkemesinde dava açılması mümkün olmazsa, yukarıda anılan davalar, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni, program yapımcısı, görüntüyü, sesi, iletiyi, yayın, iletişim ve bilişim aracına koyan veya koyduran kişi ve ilan servisi şefi; bunlar gösterilemiyorsa, işletme veya kuruluş sahibi aleyhine açılabilir.
İlgili maddeye göre dava açılabilecek kişiler sırasıyla şu şekildedir:
1. İçerik sahipleri ve ilan veren kimseler
2. İçeriği bilişim aracına koyan veya koyduran kişi ve ilan servisi şefi.
3. İşletme ve kuruluş sahibi.
TTK 58 hükmü kademeli bir sorumluluk anlayışı benimsemiştir. Bir başka ifadeyle, ilk sırada yer verilen kişilerin sorumluluğu söz konusu olduğunda diğer sırada yer alan kimselerin sorumluluğu doğmayacaktır.
TTK 58/2’ye göre, birinci fıkrada öngörülen hâller dışında, aynı fıkrada sayılan kişilerden birinin kusuru hâlinde sıraya bakılmaksızın dava açılabilir. Örneğin, içerik sahibi ve ilan veren kimseler sorumlulukta ilk kademede yer almaktadır. Bunlardan birinin kusurunun varlığı halinde o kişiye dava açılabilir.
TTK 58/3’e göre, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentlerinde yazılı davalarda (maddi-manevi tazminat davası) Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
C) Haksız Rekabet Davalarında Zamanaşımı
TTK 60’a göre, 56 ncı maddede yazılı davalar, davaya hakkı olan tarafın bu hakların doğumunu öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde bunların doğumundan itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, haksız rekabet fiili aynı zamanda 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu süre hukuk davaları için de geçerli olur.
Not: İşbu yazının yazımında Ahmet Galip Kaplan’ın Elektronik Ortamda İşlenen Haksız Rekabet Halleri adlı eserinden istifade edilmiştir.
Comments